Ads 468x60px

Pages

En Çok Haberlere Konu Olan Sezon Finali

Yaz sezonu nedeniyle birçok sevilen dizi sezon finalleriyle ekranlarda yer almakta.  Medya Takip Ajansı Interpress’in, televizyon dizilerinin yazılı basındaki yansımalarını araştırdığı rapora göre "Öyle Bir Geçer Zaman Ki" dizisi sezon finaliyle birlikte haberlerde en fazla yer alan yerli dizi oldu. 2 bine yakın ulusal, bölgesel ve yerel gazete ile dergide çıkan haberlerin tek tek incelendiği araştırmada, geçen hafta sezon finali yayınlanan "Öyle Bir Geçer Zaman Ki" yayınlanan 64 haberle kapanışı ilk sıradan yaptı.


Sezon finalleri yayınlanan diziler içinde "Fatma Gül'ün Suçu Ne?" dizisi çıkan 50 haberle ikinci sırayı alırken, "Muhteşem Yüzyıl" da 47 haberle üçüncü oldu. "Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi" sezon finali en çok haber olan diziler sıralamasında 39 haberle dördüncü sırayı alırken, "Yahşi Cazibe" dizisinin sezon sonu bölümü de magazin sayfalarında 26 haberle yer alarak listede beşinci oldu.

Araştırma sahibi İnterpress 1940 yılında İstanbul'da kuruldu. Günümüzde 100'ü aşkın personeli ve medya takip yazılımlarıyla desteklenmiş teknolojik altyapısıyla, İstanbul merkez ve Ankara şube ofislerinde hizmetlerini sürdürmektedir.

Survivor Ünlüler Gönüllüler Galibi Derya Oldu

Survivor yarışmasında sonuç belli oldu. Bir gün önce finale kalan iki yarışmacı Nihat Doğan ve Derya Büyükuncu arasında büyük bir SMS mücadelesi yaşandı. Ve kazanan, herkes tarafından sakinliği ve efendiliği ile takdirleri kazanan DERYA oldu. Son akşamdan diğer resimler:

Survivor Ünlüler Gönüllüler Finali

Ülkemizin heyecanla izlenen Survivor Ünlüler - Gönüllüler’de tek gönüllü yarışmacı olarak yarışmaya devam eden Taner yarışmadan elendi. Acun Ilıcalı'nın hazırlayıp sunduğu Survivor'da bu hafta Taner ve Derya Büyükuncu bir gönüllü ve bir ünlü olarak SMS oyları ile kozlarını paylaştı. Yarışmaya tek gönüllüler yarışmacısı olarak devam eden Taner SMS'de Derya karşısında tutunamadı ve yarışmadan elenen isim oldu.

Haberin Olsun - 4

Gümüş Lale Muhteşem Yüzyıl'a Rakip Olarak Geliyor.
Muhteşem Yüzyıl’dan sonra Osmanlı dönemini anlatacak yeni bir dizi Gümüş Lale. Dizi TRT’de yeni sezonda yayınlanacak. III. Ahmet dönemini anlatacak dizinin yönetmenlerini Ezel Akay ve Sami Dündar yapacak. Ünlü yönetmen daha başrol oyuncularına karar vermediklerini belirterek, dizide genellikle genç ve ünlü olmayan oyuncular yer alacağını ve prensipte sadece Demet Akbağ ile anlaştığını belirtti.

Haberin Olsun - 3

38. Altın Kelebek ödülleri sahiplerini buldu.
Hürriyet Gazetesi tarafından gerçekleştirilen ve artık gelenekselleşen Altın Kelebek ödül töreninin 38incisi 13 Haziran 2011 tarihinde yapıldı. Ödül töreninin sunuculuğunu Ayşe Arman ve Beyazıt Öztürk'ün yaptığı törende Hadise, Atiye, Sibel Can sahnede yer aln bazı önemli sanatçılardı.

Haberin Olsun - 2

Hanımın Çiftliği'nin final bölümüne özel veda gecesi…
Kanal D televizyonda 2 sezondur devam eden ve başarılı dizilerinden biri olan "Hanımın Çiftliği" dizisi özel bir geceyle sona eriyor. Final gecesi 17 Haziran Cuma günü Kuruçeşme Arena’da düzenlenecek. Kuruçeşme Arena final gecesi için 1950'lerin açık hava sineması konseptinde düzenleniyor.

Salih Güney'in Aşk-ı Memnu Yorumu

Star TV'de yayınlanan Aramızda Kalsın programına katılan Salih Güney eski dizi ile şimdiki arasında hiç bir benzerlik olmadığını söyledi. Kanal D'de yayınlanan diziyi başlangıçta seyrettiğini herkesin çok güzel oynadığını belirten Salih Güney, "Herkes rolünün hakkını veriyor" dedi. Ancak hikayenin kendisini sarmadığını ve sürekli olarak izlemediğini belirten Salih Güney, Halit Ziya Uşaklıgil'in eserinde ve Halit Refiğ'in yönettiği kendilerinin oynadığı dizide Bihter'in Adnan'a hiç bir şekilde aşık olmadığını söyledi.

Haberin Olsun - 1

Avrupa Yakası'ndan sonra televizyona ara veren Gülse Birsel, ekranlara geri dönüyor... Gülse Birsel'in "Avrupa Yakası" son yılların en sevilen dizilerinin başında geliyor. Tekrarları bile hâlâ çok izlenen dizinin ekibi ekim ayında yeni bir yapımda buluşuyorlar.

TV dünyasının başarılı mizah kalemi olarak görülen Gülse Birsel'in yazdığı dizi Kanal D tarafından şimdiden satın alındı.

Dalgalı Saçlı Ünlüler Aslıhan Gürbüz

Aslıhan Gürbüz 1982 yılı Çanakkale doğumlu. Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro Bölümünü bitirdi. “Gonca karanfil” dizisinde Gonca karakterini canlandırmıştır. Ardından “Bir Bulut Olsam” dizisinde Asiye Bulut ve Kanalizasyon filmindeki rol arkadaşı Hakan Yılmaz ile Yahşi Cazibe komedi projesinde rol aldı.

Öyle Bir Geçer Zaman Ki Ayça Bingöl - 2

1975 yılında İstanbul’da doğan Ayça Bingöl 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünden mezun oldu. 1996 yılında Dormen Tiyatrosu'nda profesyonel oyunculuğa başladı. Başarılı tiyatro yaşamını 2008 yılında oynadığı “Bana Bir Picasso Gerek” oyununda yılın kadın oyuncusu ödülünü 6.Tiyatro Tiyatro Ödülleri, Afife Tiyatro Ödülleri ve Sadri Alışık Ödülleri organizasyonlarında kazandı.


Hilal Cinek ile yaptığı söyleşi:
HİLAL CİNEK— Klasik soruyla başlayalım. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
AYÇA BİNGÖL: İnsanın kendisinden bahsetmesi o kadar zor ki… Çevresi, dostlarıdır aslında ondan bahseden… Akıp giden hayat içinde mutlu ve hoş olan anları çoğaltmaya çabalıyorum. Geçip giden tüm oyalanmalardan keyif almaya çalışıyorum. Kendi yolumda ve çizgimde cümleler kurmaya çalışıyorum. Sevgiyle, aşkla inandıklarıma sarılıyorum  sıkı sıkıya…
H.C.— Tiyatroya nasıl başladınız?
A. B.: İlkokulda Enis Fosforoğlu tiyatrosunda ilk kez profesyonel oldum, çocuk oyuncu olarak. Girdi kanıma tiyatro. Lisede hep tiyatro çalışmaları içinde bulundum. Fakat mezun olduktan sonra İTÜ Kimya Fakültesi’ni kazandım. Hiç istemeyerek, mutsuz mutsuz okula devam ettim bir sene. 18-19 yaşının getirdiği cesaretle okulu bırakıp İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın sınavına girdim ve kazandım. Aşk, inanç varsa başarı size geliyor.1996 yılında henüz öğrenciyken Dormen Tiyatrosu’nda çalışmaya başladım, ta ki 2001 yılında tiyatro kapanan dek.
H.C.— Tiyatro geçmişinize baktığımızda birçok usta oyuncu ile aynı sahneyi paylaştığınızı görüyoruz. Bunun sizin için olumlu yönleri olmalı. Nelerdir onlar?
A. B.: Oyunculuk sanatı hiç bitmeyen bir süreç… Ömrün sonuna dek… Usta oyuncularla aynı sahneyi paylaşmak çok değerli bir tecrübe. Her gün aynı sahnede, kanlı, canlı onlardan bir şeyler öğrenmek ve öğretmek ( beklide hiç farkında bile olmadan)… Çok organik bir durum bu, yaşayan… Usta oyuncuların tecrübelerine saygım sonsuz ama hiçbir zaman onların karşısında oyuncu olarak ezildiğimi hissetmedim. Tiyatro ahlakı ve kulis adabını en çok onlardan öğrendim.
H.C.— Sizi “Bana Bir Picasso Gerek” adlı oyunda Bayan Fischer rolüyle izledik. Canlandırdığınız bu karakter hakkında ne düşünüyorsunuz?
A. B.: Bir kadın oyuncunun hayatı boyunca karşısına çıkabilecek en iyi rollerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan çok şanslıyım. Korkunç derinlikleri, katmanları olan bir rol. Sahne üzerinde tüm enstrümanlarınızı geniş skalalarda kullanmanıza olanak sağlıyor. Tıpkı bir soğan gibi; tüm oyun boyunca tek tek açılıyor kabukları. Değişimi, dönüşümü, renkleri oldukça fazla bir rol. Bütün bu özellikleri keşfedip, başarıyla uygulayabilirseniz bir oyuncuyu alıp uçurabilecek denli güçlü.
HİLAL CİNEK— Klasik soruyla başlayalım. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
AYÇA BİNGÖL: İnsanın kendisinden bahsetmesi o kadar zor ki… Çevresi, dostlarıdır aslında ondan bahseden… Akıp giden hayat içinde mutlu ve hoş olan anları çoğaltmaya çabalıyorum. Geçip giden tüm oyalanmalardan keyif almaya çalışıyorum. Kendi yolumda ve çizgimde cümleler kurmaya çalışıyorum. Sevgiyle, aşkla inandıklarıma sarılıyorum  sıkı sıkıya…
H.C.— Tiyatroya nasıl başladınız?
A. B.: İlkokulda Enis Fosforoğlu tiyatrosunda ilk kez profesyonel oldum, çocuk oyuncu olarak. Girdi kanıma tiyatro. Lisede hep tiyatro çalışmaları içinde bulundum. Fakat mezun olduktan sonra İTÜ Kimya Fakültesi’ni kazandım. Hiç istemeyerek, mutsuz mutsuz okula devam ettim bir sene. 18-19 yaşının getirdiği cesaretle okulu bırakıp İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın sınavına girdim ve kazandım. Aşk, inanç varsa başarı size geliyor.1996 yılında henüz öğrenciyken Dormen Tiyatrosu’nda çalışmaya başladım, ta ki 2001 yılında tiyatro kapanan dek.
H.C.— Tiyatro geçmişinize baktığımızda birçok usta oyuncu ile aynı sahneyi paylaştığınızı görüyoruz. Bunun sizin için olumlu yönleri olmalı. Nelerdir onlar?
A. B.: Oyunculuk sanatı hiç bitmeyen bir süreç… Ömrün sonuna dek… Usta oyuncularla aynı sahneyi paylaşmak çok değerli bir tecrübe. Her gün aynı sahnede, kanlı, canlı onlardan bir şeyler öğrenmek ve öğretmek ( beklide hiç farkında bile olmadan)… Çok organik bir durum bu, yaşayan… Usta oyuncuların tecrübelerine saygım sonsuz ama hiçbir zaman onların karşısında oyuncu olarak ezildiğimi hissetmedim. Tiyatro ahlakı ve kulis adabını en çok onlardan öğrendim.
H.C.— Sizi “Bana Bir Picasso Gerek” adlı oyunda Bayan Fischer rolüyle izledik. Canlandırdığınız bu karakter hakkında ne düşünüyorsunuz?
A. B.: Bir kadın oyuncunun hayatı boyunca karşısına çıkabilecek en iyi rollerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan çok şanslıyım. Korkunç derinlikleri, katmanları olan bir rol. Sahne üzerinde tüm enstrümanlarınızı geniş skalalarda kullanmanıza olanak sağlıyor. Tıpkı bir soğan gibi; tüm oyun boyunca tek tek açılıyor kabukları. Değişimi, dönüşümü, renkleri oldukça fazla bir rol. Bütün bu özellikleri keşfedip, başarıyla uygulayabilirseniz bir oyuncuyu alıp uçurabilecek denli güçlü.
H.C.— Ben sizi hayranlıkla izledim açıkçası. Bu role nasıl hazırlandığınızı bizimle paylaşır mısınız?
A. B.: Yönetmenimiz Arif Akaya döneme, Picasso’ya ve resme dair tonlarca doküman paylaştı bizimle. Kitaplar, görseller v.s… Tüm okuduklarım ve izlediklerim ( 4-5 ay içinde) bana rolle ilgili yoğun derinlikler kattı. Sahne provaları sırasında tüm bu etmenleri içselleştirmeye çalıştım ve önemlisi kendimi serbest bırakmaya çabalayarak, güdülerimle rolü yaşamaya çalıştım.
H.C.— Sezai Altekin gibi deneyimli bir oyuncu ile oynamak nasıl bir duygu?
A. B.: Sezai Altekin gibi bir insanı tanımak her şeyden önemli benim için. Oyunculuğu, ustalığı tartışılmaz, fakat benim için en önemlisi böylesi güzel bir insanı hayatıma katmış olması bu projenin. Umarım bundan sonra tekrar birlikte sahneyi paylaşma şansımız olur. Sahnede göz göze, soluk soluğa bir senfoni çalmak gibi Sezai ile karşılıklı oynamak.
H.C.— Bayan Fischer rolüyle üç kez En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldınız. Bu ödüller sizin için ne anlam ifade ediyor?
A. B.: Keyif, sevinç, gurur, mutluluk… Bir tür sorumluluk kendime karşı. Kendimle yeni bir yarışa giriyorum şimdi daha iyisini yapabilmek için. Ayrıca bu ödüller on üç yıllık tiyatro yaşamımda bir dönüm noktası oldu.
H.C.— Sizi çok fazla film ve dizide görmedik ama sesiniz birçok karaktere can verdiğini biliyoruz. Dublajın sizin hayatınızda ki yeri nedir acaba?
A. B.: Konservatuvar yıllarında öğrenci harçlığımı çıkartmak için başlamıştım dublaja. Uzun yıllar yerli dizlerde neredeyse tüm başrolleri konuşur hale geldim. Daha sonra sinema filmleri ve animasyonlar geldi. Şu sıralar daha çok reklam dublajı yapıyorum. İtiraf etmeliyim ki en keyif aldığım süreç animasyon dublajları, çünkü çok eğlenceli.
H.C.— Sizin gibi başarılı olmak isteyen genç oyunculara tavsiyeleriniz nelerdir? A. B.: Öncelikle beni başarılı oyuncular kategorisinde adlandırdığınız için teşekkür ederim. Oyunculuk tüm yaşam boyu süren, aşkla, inançla ve eğlenerek yapılası bir serüven. Genç oyuncular, vizyonlarını genişletmek için çabalamalılar en çok. Dünyadan haberdar olmaları, en önemlisi insan gibi insan olmaları ve her şeye rağmen yüreklerinin peşinden gitmeleri gerekli.
H.C.— Gelecek projeleriniz nelerdir, paylaşır mısınız?
A. B.: “Bana Bir Picasso Gerek”i oynamaya devam ederken aynı zamanda Tiyatro Stüdyosu’nda “Nehrin Solgun Yüzü” adlı oyunu oynamaktayım. Önümüzdeki sezon için iki yeni proje var; biri tiyatro festivaline.

Kaynak:herkesetiyatro.com, hürriyet

Öyle Bir Geçer Zaman Ki Ayça Bingöl - 1

Ayça Bingöl 1975 yılında İstanbul’da doğdu. 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünden mezun oldu. 1996 yılında Dormen Tiyatrosu'nda profesyonel oyunculuğa başladı. 1998 - 2000 yılları arasında da konuk oyuncu olarak Tiyatro Fora`da oynadı. Reklam filmleri, sinema ve dizilerde oynadı ve seslendirme sanatçılığı yaptı. Yeditepe Oyuncuları kadrosunda bulundu. 2007/2008 sezonunda "Bana Bir Picasso Gerek" adlı oyun ile Duru Tiyatro topluluğuna katılmıştır.

Bu dönem içinde rol aldığı tiyatro oyunları Şölen, Nehrin Solgun Yüzü, Bana Bir Picasso Gerek, Paramparça, Tıpkı Sen Tıpkı Ben, Klakson, Borazan ve Bırtlar, Bugün Git Yarın Gel, Yukarıda Biri mi Var, Zafer Madalyası ve Olacak Şey Değil oyunlarını sergiledi.

"Öyle Bir Geçer Zaman ki"deki Cemile performansıyla adından söz ettiren Ayça Bingöl gerçek hayatta evli ve eşi Ali Gökmen Altuğ askerden döndü. Ali Altuğ da bir tiyatro sanatçısı ve eşinin performansını beğendiğini ifade etmiş. Milliyet Cadde'nin haberine göre, Ali Altuğ, askerdeyken eşinin dizisini hiç kaçırmadığını "Oyunculuğunu çok beğeniyorum. En büyük hayranı benim." şeklinde ifade kullanmış.
Salih Zenginin 9.10.2010 tarihinde Ayça Bingöl ile zaman gazetesinde yaptığı söyleşiden çarpıcı bölümler:
Oyunculuk geçmişinizden önce kimyager olma durumu var hayatınızda. Oyunculuk kimyası daha mı ağır bastı?
Aslında henüz İTÜ Kimya'da okuyordum konservatuvar sınavlarına girerken. Tiyatro bölümünü kazanınca da bıraktım hemen. 19 yaşımda hayatımın en doğru kararını vermiş olmak beni hâlâ çok gururlandırır. Tek isteğim, sevdiğim ve mutlu olacağım işi yapmaktı.
Siz aynı zamanda seslendirme yapan bir oyuncusunuz. Oyuncuyu seslendirmek mi daha cazip geliyor size, yoksa kendi sesinizin oyuncusu olmak mı?
Seslendirme yaparken de oyunculuğumdan besleniyorum elbette. Görsel ve ses olarak aldığım duyguya kendi algımı ve duygumu koyuyorum.
Hangi tarz filmlerin dublajlarını yapmaktan keyif alıyorsunuz? Bugüne kadar seslendirmekten en hoşnut olduğunuz oyuncu kim oldu?
Animasyon filmler benim en çok keyifle yaptığım işlerdir. Ice Age'deki Ellie ve Madagaskar'daki Gloria en sevdiklerim. Yüzüklerin Efendisi'ndeki Arwen-Liv Tyler'ı da unutmayayım.
Samanyolu dizisinde de acılarla yoğrulmuş bir kadını, Evsed'i canlandırdınız. Şimdi ise 'Öyle Bir Geçer Zaman Ki'de de yine acının tarif ettiği bir kadını, Cemile'yi oynuyorsunuz. Bu tarz rolleri oynamak nasıl bir duygu? Sonrasında içinizde kalan tortu ne?
Evsed ve Cemile'yi birbirlerine benzetmiyorum. Evsed'in yapacak hiçbir şeyi yoktu. Yalanlar üzerine kurulmuş bir hayat yaşıyordu. İnisiyatifi eline alacağı bir koşulu yoktu. Cemile, dürüst ve yalansız bir hayat yaşıyor. Kendi gücünün de farkında. Şu anda mutsuz bir hayatı var ama mücadele edecek gücü de var. Oynadığım hiçbir rolün duygusal tortusunu içimde bırakmam. Bu sağlıksız bir durum.
Kendinizi şen şakrak birisi olarak tanımlamanız yanında eşdeğer derecede depresif de görüyorsunuz. Nasıl bir ruh hali bu? Dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Sosyal ortamlarda gayet eğlenceli bir tipimdir. Arkadaşlarımla zaman geçirirken kahkahalarım hiç eksik olmaz. Yaşam enerjim yüksektir. Ama elbette kötü günlerim, umutsuzluklarım ve hayal kırıklıklarım da oluyor. Özellikle böyle dönemlerde karamsarlığım ağır basar. Bazen depresif görünmem belki bu yüzdendir.
Canlandırdığınız onca rol arasında sizin için kavşak noktası olabilecek işler hangileri?
Arif Akkaya'nın sahneye koyduğu 'Bana Bir Picasso Gerek' adlı oyun, benim için gerçekten bir dönüm noktası oldu tiyatroda. Ekranlarda ise sanıyorum Öyle Bir Geçer Zaman Ki. En önemlisi, oyunculuk anlamında çok sayıda insanın beni tanımasını sağladı.
'Öyle Bir Geçer Zaman Ki' dizisinden gelen teklifi kabul etmenizdeki en temel duygu ne idi? Sizi ne çekti?
Senaryodaki gerçeklik duygusu. Cemile rolü oyuncuya fazlasıyla imkân tanıyan bir yapıya sahip, iştahımı kabarttı diyelim.
O dönemlerde yaşamak gibi bir düşünce geçti mi içinizden?
Evet geçti. Özellikle şehirdeki kaostan çok sıkıldığım zamanlarda...
Çekimlerde sizi zorlayan durumlar neler oldu?
Temmuz ayında başlamıştık biz çekimlere. İnanılmaz sıcaklar oldu ve en çok zorlandığım günler o zamanlardı. Çok fazla ayrıntı veremeyeceğim bir sahne çektik altıncı bölümde (henüz yayınlanmadığı için), hayatımda beni duygusal ve fiziksel olarak çok etkiledi.
Cemile, aileyi parçalanmaktan korumaya çalışan, mücadeleci, dürüst, dört çocuğu için her şeyi yapabilecek, çok fedakâr bir anne rolünde. Yaşanan dramı sevgisiyle kapatmaya çalışıyor. Bu güçlü kadın rolü belki o güne mahsus bir özellik. Böyle cesur bir annelik ve kadınlık günümüzde var mı sizce?
Cemile'nin gücü, kadının gücüdür. Böyle kadınlar eskiden de vardı, şimdi de var. Mücadele kadının ruhunda vardır ve zamansızdır. Ben kadının bu gücünü, doğurganlığından aldığını düşünüyorum.
Böyle bir dramı gerçekte siz yaşamış olsaydınız ne yapardınız?
Bilmiyorum... Bilemem. Bu soru bana çok soruluyor ve ben hep aynı cevabı veriyorum. Başıma gelmeden vereceğim her cevap bir fantezi olur.
Anladığımız kadarıyla dizinin hikâyesi yavaş yavaş bugüne doğru evrilecek. Cemile de bu değişimden nasibini alacak mı? Tavırları, duruşu, olaylara bakışı günümüz kadınlarıyla paralellik arz edecek mi?
Zaman geçtikçe, tüm yaşananlar doğrultusunda Cemile elbette değişecektir. Tıpkı yaşamdaki gibi, değişip dönüşemezsek büyüyemeyiz. Ayrıca senaryoda ne zaman günümüze geleceğiz bilmiyorum. Yaşlanmış Cemile'yi ben de merak ediyorum.
Yaşanan bu kırgınlığa rağmen Cemile kocasına sahip çıkacak mı? Bu neye bağlı? Kocasının değiştiğini görmesine mi, yoksa çocukların ihtiyacına mı?
Cemile'nin ailesi her şeyi. Carolin'e rağmen kocasına 'eve dön' dedi. Affetmeye hazırdı ama son gelişen olaylar dönülmez bir yola soktu Cemile'yi. İlerleyen zamanlarda, kendini keşfettikten, ayağa kalktıktan sonra Ali değişse bile affeder mi bilmiyorum.
O dönemin temiz aşkları ve sevgileri artık bu kadar yoğun yaşanmıyor. Bugüne o günden bakınca kaybettiğimiz ne var? İzleyicinin kazanacağı duygular neler, nelere işaret ediyor 'Öyle Bir Geçer Zaman Ki'?
İlişkilerdeki saflığı ve sadeliği kaybettik sanırım. Her şey o kadar hızlı tüketiliyor ki. Bireyselleşmek, en büyük handikabımız oldu. Sadece kendimizi ve menfaatlerimizi düşünür olduk. Başkaları için çaba göstermenin aslında bizi de mutlu edebileceğini görecek belki seyirci, umutlanacak hayata dair. Mücadele ve umut.

Kaynak: Vikipedi, Zaman Gazetesi, Hürriyet Kelebek, Haberler.com

6-12 Haziran Dizi Fragmanları

Muhteşem Yüzyıl 22.Bölüm fragmanı-1



Muhteşem Yüzyıl 22.Bölüm fragmanı-2



fatmagülün suçu ne 38.Bölüm Fragmanı



Arka Sokaklar 207. Bölüm fragmanı



Canım Babam 3.Bölüm fragmanı

Aşk-ı Memnu


Halid Ziya Uşaklıgil’in romanından uyarlanmış olup Bihter ve Behlül arasındaki yasak aşkı (aşk-ı memnu) anlatan bir dizidir. Dul bir kadın olan Firdevs hanımın Peyker ve Bihter adında iki kızı vardır. Büyük olan kızı Peyker Nihat adlı bir adamla evlidir. Adnan bey Firdevs hanımın kızı Bihter’den hoşlanmaktadır ve evlenmek ister. Adnan bey varlıklı ve asil bir aileden gelmekte olup iki çocuk sahibi olgun bir adamdır. Firdevs hanım Adnan beye gizliden ilgi duymaktadır. Fakat yinede kızını Adnan beye verir. Annesi bu evliliği hiç kaldıramaz.  Bihter ve Adnan beyin evlilikleri gayet düzgün gitmektedir. Adnan bey kızı Nihal’i amcasının oğlu Behlül ile evlendirmek ister. Fakat çapkın bir genç olan Behlül Firdevs hanımın kızı Peyker’i sevmektedir.
Behlül amcasının hanımı Bihter’e de ilgi duymaktadır. Ve bir gün Bihter Behlül’ün odasına girer. Behlül Bihter’le biraz konuşmak ister. Bihter’e onu sevdiğini söyler. Bihter ise onu piknikte Peyker’i öperken görmüştür. Bu nedenle genç adama fazla inanmaz. Fakat bir süre sonra Behlül’ün yalanlarına aldanır ve onunla birlikte olur. Behlül ve Bihter’in mektupları Nihal tarafından görülür. Nihal bu olaya inanamaz çünkü Behlül ile evlenmeyi düşünmektedir. Nihal’in tam mutluluğu düşündüğü bir sırada bu olayı öğrenmesi hayatını yıkmıştır. Adnan Beyin bu olayı öğrenmesiyle her şey değişir.Nihal üvey annesi Bihter’in bu gizli olayını öğrenir ve üzüntüsünden hastalanır. Sonunda Adnan Bey’de durumu öğrenir. Karısı Bihter’in yanına gider. Fakat karısı odayı açmaz. Çünkü kocasının durumu öğrendiğini anlar ve bir tabancayla intihar eder.

Karakterler:
Bihter: Düzgün bir fiziğe sahip, çok güzel, erkekleri kolayca elde edebilen cazibeli bir kadındır. Annesine karşı kin beslemektedir. (
Müjde Ar, Beren Saat)
Adnan Bey: Bihter’in kocasıdır. Orta yaşlı, varlıklı, iki çocuk babası, asil bir ailenin tek çocuğudur. (
Şükran Güngör, Selçuk Yöntem)

Nihal: Adnan Bey’in kızı. Zeki, güzel ve çalışkan bir kişiliğe sahiptir. Behlül’e ilgi duymaktadır. Annesinin ölümü onu derinden etkilemiştir. (
Itır Esen, Hazal Kaya)
Behlül: Adnan Bey’in yeğenidir. Kadınlara karşı özel bir ilgisi vardır. Bu onda bir zaafiyet haline gelmiştir. (Salih Güney, Kıvanç Tatlıtuğ)
Firdevs: Neriman Köksal, Nebahat Çeğre
Peyker: Suna Keskin, Nur Fettahoğlu

Meryem Uzerli ve Nur Fettahoğlu ile Söyleşi

Nur Fettahoğlu 1980 yılında Almanya'da doğdu. Haliç Üniversitesi Moda Tasarım bölümünden mezun oldu. Çeşitli bankalarda görev aldıktan sonra, Sky Türk'te borsa spikerliği yapmaya başladı. Oyunculuğa “Benden Baba Olmaz” ile başladı, ardından Gönül Salıncağı'nda rol aldı ve Aşk-ı Memnu'daki Peyker rolüyle de yıldızı parladı. Muhteşem Yüzyıl adlı dizide Mahidevran Sultan'ı canlandırmaktadır. Meryem Uzerli 1983 yılında Almanya’da doğdu. Dört kardeşler. Annesi Alman ve İngilizce ve din hocası baba ise Türk. Alman eğitimi aldı. Oyunculuk dalında eğitim alan Meryem 173 cm boyundadır. Almanya’da bir çok televizyon filmi ve dizide rol alan Meriem Sarah Uzerli Muhteşem Yüzyıl dizisinde Hürrem Sultan olarak rolünde.
Show TV'nin reyting rekorları kıran dizisi Muhteşem Yüzyıl'ın iki güzel yıldızı Meryem Uzerli ile Nur Fettahoğlu AKŞAM Life için bir araya geldi ve Öznur Kaymak tarafından yapılan röportaj aşağıdadır:
Meryem Uzerli, Selma Ergeç, Nur Fettahoğlu, Saadet Işıl Aksoy gibi ekranların birçok güzel yıldızı aynı dizide. Dizinin kadın oyuncuları arasında sette nasıl bir diyalog var?
Meryem Uzerli: Hepimiz çok iyi anlaşıyoruz ve bu durum beni çok mutlu ediyor. Çünkü içinde bulunduğumuz atmosfer ve uyum bize sunulmuş bir lütuf. Böylece işine odaklanabiliyor ve her sabah sevinçle uyanabiliyorsun. Biz birbirimizi çok destekliyoruz.
Nur Fettahoğlu: Eğlenceli, sıcak, samimi ve paylaşımcı bir diyaloğumuz var. Nasıl olmasın? Bir harem dolusu kadınız ve çok eğleniyoruz.
Sette en iyi anlaştığınız isim kim?
M. U:
Aslında herkesle çok iyi anlaşıyorum ve hepsinin farklı yönlerini seviyorum. Hepimiz farklıyız ama hepimizin ortak bir noktası var: İşimizi çok seviyoruz.
N. F: Kalabalık bir setimiz var ve sette tabii ki bir sürü kadın var. Buna rağmen kısa sürede ailegibi olmayı başardık. Kamera arkasında birbirini seven ve destekleyen bir ekibiz.
SÜLEYMAN'IN DUYGULARI SIRA DIŞI
Hürrem ve Sultan Süleyman arasındaki aşka siz nasıl  bakıyorsunuz? O dönemde yaşanan aşklar ve kadına bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
N. F:
Sonuçta o döneme ve özellikle hareme dair elimizdeki veriler kısıtlı. Hürrem ile Sultan Süleyman'ın aşkını çoğunlukla rivayetler üzerinden anlamaya çalışıyoruz. Ama neticede Süleyman'ı bu kadar yönlendirebilmesi sıra dışı duyguların göstergesi... Bir gerçek var ki, kadının elinde bugünküne oranla çok daha az güç var.
M.U: Onların aşkı her derin ve gerçek aşk gibi, uzun bir sürede oluşmuştur. Büyük aşklar bir günden öbür güne oluşmaz. Birkaç yüzyıl evvel farklı kurallar hakim olmuş olabilir ama gerçek aşk zaman sınırı tanımaz. Bence Hürrem ve Süleyman arasındaki aşk büyük bir yolculuk yaptı. Çok yaş döküldü ve korkular yaşandı. Ama sonuçta cesaret ve aşk kazandı.
Mahidevran'a benzeyen veya 'Benimle hiç alakası yok' dediğiniz yönler var mı?
N. F:
Mahidevran, duygularını bastıramayan bir karakter. Öfkesi, siniri onu çıkılmaz yollara sokabiliyor. Bir anda gözü kararıp her şeyi yakabilecek duruma geliyor. Şimdi biraz sakinleşti  ama Hürrem'i zehirlemeye çalışacak kadar kontrolünü kaybettiği zamanlar da oldu. Ben aslında bir kadın olarak Mahidevran'ı anlıyorum ama 'Aynı durumda aynı kararları verir miydin?' diye sorarsanız, cevabım 'Tabii ki hayır' olur. Yine de yaşadığımız dönemden o döneme dair fikir yürütmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Orada kadınlar için çok ciddi bir hayatta kalma mücadelesi var. Şehzade yoksa kadının da bir vasfı yok bile denilebilir.
Peki sizin Hürrem Sultan'a benzeyen yönleriniz var mı?
M. U: Ben aklıma bir hedef koyarsam elde edene kadar uğraşırım. Aklıma bir şey koyduysam, onu oradan çıkarmak çok zor olur. Belki bu yönümüz benziyordur. Ama ben asla bir şeyleri elde etmek için başkalarına zarar vermem. İşte bu bizim aramızdaki fark.  Benim bu devirde yaşama lüksüm ve seçme hakkım var. Hürrem'in yoktu.
MAHİDEVRAN GELİŞİNE VURUYOR!
Bir röportajınızda Mahidevran Sultan, Hürrem'in yanında çok saf, naif kalıyor demiştiniz. Neden böyle düşünüyorsunuz?
N.F:
Mahidevran, başına gelenin şaşkınlığıyla zaman zaman kontrolünü kaybetse de, Hürrem'e kıyasla çoğunlukla naif kalan planlarla tutunmaya çalışıyor. Hürrem ise adım adım yükseliyor, doğru hamleleri yapıyor. En azından içinde bulunduğum yapımda bu şekilde işleniyor. Mahidevran'ınki temel bir savunma içgüdüsü, elindekileri kaybetmenin, gözdelikten düşmenin, sevdiğini yitirmenin verdiği çaresizlikle gelişine vuruyor. Haklı olduğuna inancı o kadar tam ki, sorgulamıyor yaptıklarını.
Siz ne düşünüyorsunuz Mahidevran'ın tutumuyla ilgili?
M.U:
Bence insanlar panik, korku ve acı gibi istisnai durumlarda yani bir 'duygusal savaşın' içinde olunca tez canlı davranabiliyorlar. Tabii ki bu davranış çok düşüncesiz olabilir ama sonuçta biz sadece insanız. Mahidevran her insan gibi davranıyor bence. Herkes hayatını ve aşkını korumaya çalışıyor. Duygusal sıkıntının içinde bulunan insanlar rasyonel kararlar vermeyebilirler.
TEK BAŞIMA YÜRÜYÜŞ YAPMAYI ÖZLEDİM
Aniden Türkiye'nin en çok konuşulan ismi oldunuz. Bu kadar ilgi bekliyor muydunuz?

Hayır. Bunu kesinlikle beklemezdim. Herkesin bana iyi davranmasından dolayı onlara minnettarım. Yaptığım işin insanların hoşuna gitmesi beni çok mutlu ediyor.
Almanya'daki yaşantınıza baktığınızda en çok neyi özlediniz?
Bazen ansızın koşmayı özlüyorum ya da tek başıma basit bir yürüyüş yapmayı. Bu İstanbul'da zaten mümkün değil, çünkü bu büyük şehri bilmiyorum. Ailemi ve arkadaşlarımı çok özlüyorum... Almanya'da daha başka diyaloglar kurabiliyorum. Türkçem çok iyi olmadığı için istediğim gibi konuşamıyorum ve bu benim için hiç kolay olmuyor.
İleride İstanbul'da yaşamaya devam etmeyi ve başka projelerde yer almayı düşünür müsünüz?
Şu an Muhteşem Yüzyıl'ın bir parçası olmaktan mutluluk duyuyorum. Zamanın ne getireceğini hep beraber göreceğiz.
GÜZEL OLDUĞUMUN FARKINDAYIM
Son olarak Gişe Memuru filmiyle beyazperdedesiniz. Oyunculuktaki hedefleriniz neler?

Gişe Memuru ile psikolojik çözümlemeleri bol bir festival filmi deneyimim, Kurtlar Vadisi ile aksiyon dolu bir fenomenin içerisinde yer alma fırsatım oldu. Bundan sonra; tiyatro, tiyatro ve tiyatro... Dizi ve sinema oyunculuğunun yanında mutlaka olmasını istiyorum.
Dizi dışında özel hayatınızla ilgili soruların hiçbirine yanıt vermiyorsunuz. Bunun sebebi nedir? Kendinizi koruma içgüdüsü mü?
Ünlü olunca özel hayat kamusallaşıyor ne yazık ki. Özel hayatınızı ne kadar ön plana çıkarsanız, sizi kullanarak prim yapmaya çalışanların da eli güçleniyor. Ben kişisel hayatımla kamuoyunu meşgul etmek istemem. İşimi yapıp işim üzerinden bilinmekse derdim, özel hayatımdan neden bahsedeyim? Bir istisnam var, hayran sorularına cevap vermekten keyif alıyorum.
Hayranlarınız giderek artıyor ve sanal alemde güzelliğinizle ilgili birçok yorum var. Siz kendinizi güzel buluyor musunuz? Benim rahat-şık bir tarzım var. Feminenlik, sadelikle rahatlığı dengelemeye çalışıyorum. Tabii ki herkesin kusurları vardır, benim de var. Fakat kendimi güzel buluyorum. Buna rağmen güzelliğin her şey olmadığının farkındayım.
TARİH SADECE KAZANANLARI YAZAR
Hürrem, haremde hayatta kalmanın kurallarını biliyor. Kölelikten hasekiliğe zekası ve manevralarıyla geliyor. Kendine göre haklı, ancak iktidar için padişahın ilk şehzadesini katletmeye kadar gidiyorsa, haklılıktan bahsedemeyeceğimiz bir çizgiye geçmiş demektir.  Tarih tamamen haklı olmaya bakmaz, kazananların hikayelerini yazar. Ne kadar haklı olsanız da sonunda kaybediyorsanız, genellikle bir manası kalmaz.
AYNAYA BAKIP;  'DAHA KÖTÜSÜ DE OLABİLİRDİ' DİYORUM
Kate Winslet, Drew Barrymore gibi çok güzel kadınlarla kıyaslanmam beni onurlandırıyor. Çok teşekkürler. Yaklaşık 28 seneden beri aynaya bakıyorum ve bence gayet normal görünüyorum, daha kötüsü de olabilirdi.
Yazı yukarıda belirtilen yerden alıntıdır.

Prenseslerin Giyim Tarzı


Prens William ve Kate Middleton yaklaşık 10 yıl önce tanıştılar. Kate, 1982 yılı doğumlu ve annesi eski hostes babası ise başarılı bir iş adamı. Büyük bir servete sahipler.

Prens Williams ile 2001 yılında sanat tarihi dersinde tanışıyor. Prens William`ın nişan yüzüğü olarak annesi Prenses Diana`nın lacivert safir yüzüğünü takması ile Kate Middleton’ın yeni Prenses Diana olup olmadığı konusu hep gündemde olmaya başladı. Ancak Kate, utangaç Diana`dan çok daha farklı bir karaktere sahip olup daha kararlı ve eğlenceye düşkün biri olarak tanınıyor. Ancak ikisininde giyim tarzları da birbirlerine çok benziyor. Zamanında Prenses Diana`nın giydikleri takip edilirken, bugün Kate Middleton`ın tarzı İngiliz kadınları tarafından ilgiyle takip ediliyor. Bunun en önemli göstergelerinden biri de, Kate Middleton`ın basın açıklamasında giydiği 365 poundluk Issa marka elbisenin saatler içinde mağazalarda tükenmiş olması. Prenses Diana`nın 1985 yılında giydiği elbisenin, aynı modelinde ve hatta aynı renginde ki bir elbiseyi, Kate Middleton aynı yardım kuruluşunun günümüzde ki yemeğine giydi.

Tarzlarında ki benzerlik sadece tek bir kıyafetle bitmeyen ikilinin günlük giyimlerinden aksesuarlarına kadar benzerlik taşıması; tavırları ve güzelliği ile takdir toplayan 28 yaşındaki Middleton`ın yeni Prenses Diana olup olmadığının sorgulanmasına da devam ediyor.

Kilo Verme Yolları

Başarılı bir diyette amaç vücudumuzdaki istenmeyen yağları yakmaktır.  Diyet sonunda elde edilecek sonuç incelik ve güzelliktir. Ancak, başarısız bir diyet denemesi güzellik yerine kişilerde moral bozukluğuna ve vücudun metabolizmasının bozulmasına neden olur. Başarısız diyetler kilo kaybetmek isteyen insanların çoğunu daha da şişmanlatır. Başarısızlığın sorgulanması kişileri kötümserliğe iter, kişiler kendilerini iradesiz ve beceriksizlikle suçlar. Bilinçsizce yapılan diyetler de kişiler vücuttaki yağlardan kurtulamadığı gibi vücudun metabolizması da olumsuz etkilenir.
Diyetin sözlük anlamı, “bazı hastalıklara ve perhiz yapacak olan kimselere uygulanan yemek listesine, beslenme şekline verilen ad” olarak belirtilmiştir. Öncelikle diyet yapacak kişi kendini bir hasta olarak düşünmemeli ve yapacağı işi vücudu üzerindeki olumsuzlukları sağlıklı olarak ortadan kaldırmak için yaşam biçimini değiştirmek olarak düşünmelidir. Bu yeni yaşam biçimine geçiş yürümeyi alışkanlık edinmek ve yemek sistemini değiştirmek ile başlamaktadır. Bu yeni yaşam şekli ile kişiler zaman içinde aşırı kilolardan kurtulacak ve sonuçta güzellik ve incelik kazanılacaktır.
Öncelikle, doktorunuza ve bir diyetisyene danışarak, sıkı bir muayeneden geçin ve onların görüşleri ve yönlendirmelerine göre hareket edin. Artık gereksiz kilolarınızdan kurtulmaya hazırsanız kendinize yoğunlaşmanızı sağlamak ve amacınızı pekiştirmek için 3 gün izin alın. Doktorunuzun önerileri çerçevesinde yürüyüş ve yiyeceğinizi yeni yaşam şekline yansıtın. Ayrıca kilonuzu çok sıkı bir şekilde takip et­melisiniz. Vücudunuzun yeni ağırlığına alışması için biraz süreye ihtiyaç vardır. Bu süre aradan üç ve beş ay arası değişebilir. Bu süre geçtikten sonra yeni kilonuz yerleşmiş ve çabalarınız meyvesini vermiş olacaktır.

Kilonun Zararları

Fazla kiloluların çoğunun tansiyonu yüksektir. Kilolu kişilerde aşırı yüksek kolesterol, kısırlık, ortopedik problemler ve kan pıhtılaşması bozuklukları görülebilir.
Kilolu kişiler sık sık gece uykusunda solunum güçlüğü yaşarlar. Uykuda nefes durması görülebilir. Gündüzleri sürekli uyuklama isteği yaşarlar ve bu direksiyon başında da gerçekleşebilir.
Her 10 şeker hastasından 8'i aşırı kiloludur. 8-10 yıl içinde 15-20 kilo alan bir kişiler şeker hastalığı riskini 10 kat artırmış olur.
Aşırı kilo acı veren eklem hastalıkları ve kramplara ve diz ve kalça ekleminde kireçlenmelere neden olur.
Şişman kadınlar sıklıkla safra kesesi taşı sıkıntısı çekerler. 
İdrar kaçırma sorunu yaşayabilirler.
Gebelik döneminde problem yaşayabilir. Adet dönemlerinde düzensizlikler olur.
Aşırı kilolular normal kilolu insanlara göre rahim, meme ve kalınbağırsak kanserine yakalanma ve kalp krizi geçirme riskleri daha fazladır.
Şişmanlığın açtığı psikolojik yaralar çok fazladır. Giyinme konusunda problemler yaşarlar, kendilerine uygun elbise bulmada güçlük çekerler, mayo giyme korkusu yüzünden denize veya havuza girmeye çekinirler.

Kendilerine olan güveni azalır ve iİstedikleri gibi doğal davranamazlar. Çevre ile ilişkilerde  sorun yaşarlar.

İdeal Kilo ve Güzel Vücut

İster kadın olun ister erkek güzel bir vücuda sahip olmak ister insan. Yağ oranının minimum düzeyde olduğu kasların ön planda olduğu vücutlar insanları dönüp bak­tırır. TV ve dergilerde boy gösteren Holywood güzellerin vücutları hep hartan bırakır kişileri. Yaz aylarıyla birlikte paparazzileri görevlerini yerine getiriler ve formunda olan ve olamayanları gözler önüne sererler. Görüntüler arasında reklamlarla formda bir vücuda sahip olmak için kullanmanız gereken ürünler gösterilir. Formda bir vücut güzelliğinin ekonomik güce dayanıldığı düşünülür. Birçok alternatif vardır karşınızda ekonomik güce dayanan zayıflama ürünleri ve estetik cerrahi ya da sağlıklı bir beslenme. Tercih siz okuyucularındır.
Dünya Sağlık Örgütü aşırı şişmanlığın tüm dünyada büyük bir hızla yayıldığı konusunda uyarmaktadır. Bazı insanlar hormonsal dengesizlik nedeniyle şişmanlar. Diğerleri sağlıksız beslenme nedeniyle. Günümüzde çoğu insan satılan ve yüksek karbonhidrat içeren işlenmiş gıdaları almakta ancak bu sağlıksız beslenmeye karşın yeterli egzersiz yapmamaktadır. Eğer sağlıklı besinler yerseniz ve egzersiz yaparsanız kolaylıkla kilo verebilirsiniz.
İdeal kilo hesaplaması eski hesaplamalarda boyun uzunluğundan 100 eksilterek %10’unun alınması şeklindeki hesaplaması değişmiştir. Çünkü bu hesapta vücudun yapısı göz önüne alınmamaktaydı. Günümüzde ideal kilo hesaplamasında vücut kütle endeksi kullanılmaktadır.
Aşırı kilolar, sigara içmek ve ha­reketsizlik birlikte yaşlanma sürecini hızlandıran en önemli üç faktörü oluştururlar.

Vücudunuzu tanıyın, tanımanız size onu hükmetme, koruma, güzelleştirme ve güçlendirme imkanı tanıyacaktır.

In Touch dergisi en güzel vücutlu ünlüleri belirledi. Kim Kardashian'ın ilk sırada olduğu listede, Matthew McConaughey, Cameron Diaz, Britney Spears ve 'Twilight' filmiyle yıldızı parlayan Robert Pattinson yer aldı.