Star TV'de yayınlanan Aramızda Kalsın programına katılan Salih Güney eski dizi ile şimdiki arasında hiç bir benzerlik olmadığını söyledi. Kanal D'de yayınlanan diziyi başlangıçta seyrettiğini herkesin çok güzel oynadığını belirten Salih Güney, "Herkes rolünün hakkını veriyor" dedi. Ancak hikayenin kendisini sarmadığını ve sürekli olarak izlemediğini belirten Salih Güney, Halit Ziya Uşaklıgil'in eserinde ve Halit Refiğ'in yönettiği kendilerinin oynadığı dizide Bihter'in Adnan'a hiç bir şekilde aşık olmadığını söyledi.
Haberin Olsun - 1
Avrupa Yakası'ndan sonra televizyona ara veren Gülse Birsel, ekranlara geri dönüyor... Gülse Birsel'in "Avrupa Yakası" son yılların en sevilen dizilerinin başında geliyor. Tekrarları bile hâlâ çok izlenen dizinin ekibi ekim ayında yeni bir yapımda buluşuyorlar.
TV dünyasının başarılı mizah kalemi olarak görülen Gülse Birsel'in yazdığı dizi Kanal D tarafından şimdiden satın alındı.
TV dünyasının başarılı mizah kalemi olarak görülen Gülse Birsel'in yazdığı dizi Kanal D tarafından şimdiden satın alındı.
Dalgalı Saçlı Ünlüler Aslıhan Gürbüz
Aslıhan Gürbüz 1982 yılı Çanakkale doğumlu. Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro Bölümünü bitirdi. “Gonca karanfil” dizisinde Gonca karakterini canlandırmıştır. Ardından “Bir Bulut Olsam” dizisinde Asiye Bulut ve Kanalizasyon filmindeki rol arkadaşı Hakan Yılmaz ile Yahşi Cazibe komedi projesinde rol aldı.
Öyle Bir Geçer Zaman Ki Ayça Bingöl - 2
1975 yılında İstanbul’da doğan Ayça Bingöl 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünden mezun oldu. 1996 yılında Dormen Tiyatrosu'nda profesyonel oyunculuğa başladı. Başarılı tiyatro yaşamını 2008 yılında oynadığı “Bana Bir Picasso Gerek” oyununda yılın kadın oyuncusu ödülünü 6.Tiyatro Tiyatro Ödülleri, Afife Tiyatro Ödülleri ve Sadri Alışık Ödülleri organizasyonlarında kazandı.
Hilal Cinek ile yaptığı söyleşi:
HİLAL CİNEK— Klasik soruyla başlayalım. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
AYÇA BİNGÖL: İnsanın kendisinden bahsetmesi o kadar zor ki… Çevresi, dostlarıdır aslında ondan bahseden… Akıp giden hayat içinde mutlu ve hoş olan anları çoğaltmaya çabalıyorum. Geçip giden tüm oyalanmalardan keyif almaya çalışıyorum. Kendi yolumda ve çizgimde cümleler kurmaya çalışıyorum. Sevgiyle, aşkla inandıklarıma sarılıyorum sıkı sıkıya…
AYÇA BİNGÖL: İnsanın kendisinden bahsetmesi o kadar zor ki… Çevresi, dostlarıdır aslında ondan bahseden… Akıp giden hayat içinde mutlu ve hoş olan anları çoğaltmaya çabalıyorum. Geçip giden tüm oyalanmalardan keyif almaya çalışıyorum. Kendi yolumda ve çizgimde cümleler kurmaya çalışıyorum. Sevgiyle, aşkla inandıklarıma sarılıyorum sıkı sıkıya…
H.C.— Tiyatroya nasıl başladınız?
A. B.: İlkokulda Enis Fosforoğlu tiyatrosunda ilk kez profesyonel oldum, çocuk oyuncu olarak. Girdi kanıma tiyatro. Lisede hep tiyatro çalışmaları içinde bulundum. Fakat mezun olduktan sonra İTÜ Kimya Fakültesi’ni kazandım. Hiç istemeyerek, mutsuz mutsuz okula devam ettim bir sene. 18-19 yaşının getirdiği cesaretle okulu bırakıp İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın sınavına girdim ve kazandım. Aşk, inanç varsa başarı size geliyor.1996 yılında henüz öğrenciyken Dormen Tiyatrosu’nda çalışmaya başladım, ta ki 2001 yılında tiyatro kapanan dek.
A. B.: İlkokulda Enis Fosforoğlu tiyatrosunda ilk kez profesyonel oldum, çocuk oyuncu olarak. Girdi kanıma tiyatro. Lisede hep tiyatro çalışmaları içinde bulundum. Fakat mezun olduktan sonra İTÜ Kimya Fakültesi’ni kazandım. Hiç istemeyerek, mutsuz mutsuz okula devam ettim bir sene. 18-19 yaşının getirdiği cesaretle okulu bırakıp İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın sınavına girdim ve kazandım. Aşk, inanç varsa başarı size geliyor.1996 yılında henüz öğrenciyken Dormen Tiyatrosu’nda çalışmaya başladım, ta ki 2001 yılında tiyatro kapanan dek.
H.C.— Tiyatro geçmişinize baktığımızda birçok usta oyuncu ile aynı sahneyi paylaştığınızı görüyoruz. Bunun sizin için olumlu yönleri olmalı. Nelerdir onlar?
A. B.: Oyunculuk sanatı hiç bitmeyen bir süreç… Ömrün sonuna dek… Usta oyuncularla aynı sahneyi paylaşmak çok değerli bir tecrübe. Her gün aynı sahnede, kanlı, canlı onlardan bir şeyler öğrenmek ve öğretmek ( beklide hiç farkında bile olmadan)… Çok organik bir durum bu, yaşayan… Usta oyuncuların tecrübelerine saygım sonsuz ama hiçbir zaman onların karşısında oyuncu olarak ezildiğimi hissetmedim. Tiyatro ahlakı ve kulis adabını en çok onlardan öğrendim.
A. B.: Oyunculuk sanatı hiç bitmeyen bir süreç… Ömrün sonuna dek… Usta oyuncularla aynı sahneyi paylaşmak çok değerli bir tecrübe. Her gün aynı sahnede, kanlı, canlı onlardan bir şeyler öğrenmek ve öğretmek ( beklide hiç farkında bile olmadan)… Çok organik bir durum bu, yaşayan… Usta oyuncuların tecrübelerine saygım sonsuz ama hiçbir zaman onların karşısında oyuncu olarak ezildiğimi hissetmedim. Tiyatro ahlakı ve kulis adabını en çok onlardan öğrendim.
H.C.— Sizi “Bana Bir Picasso Gerek” adlı oyunda Bayan Fischer rolüyle izledik. Canlandırdığınız bu karakter hakkında ne düşünüyorsunuz?
A. B.: Bir kadın oyuncunun hayatı boyunca karşısına çıkabilecek en iyi rollerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan çok şanslıyım. Korkunç derinlikleri, katmanları olan bir rol. Sahne üzerinde tüm enstrümanlarınızı geniş skalalarda kullanmanıza olanak sağlıyor. Tıpkı bir soğan gibi; tüm oyun boyunca tek tek açılıyor kabukları. Değişimi, dönüşümü, renkleri oldukça fazla bir rol. Bütün bu özellikleri keşfedip, başarıyla uygulayabilirseniz bir oyuncuyu alıp uçurabilecek denli güçlü.
A. B.: Bir kadın oyuncunun hayatı boyunca karşısına çıkabilecek en iyi rollerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan çok şanslıyım. Korkunç derinlikleri, katmanları olan bir rol. Sahne üzerinde tüm enstrümanlarınızı geniş skalalarda kullanmanıza olanak sağlıyor. Tıpkı bir soğan gibi; tüm oyun boyunca tek tek açılıyor kabukları. Değişimi, dönüşümü, renkleri oldukça fazla bir rol. Bütün bu özellikleri keşfedip, başarıyla uygulayabilirseniz bir oyuncuyu alıp uçurabilecek denli güçlü.
HİLAL CİNEK— Klasik soruyla başlayalım. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
AYÇA BİNGÖL: İnsanın kendisinden bahsetmesi o kadar zor ki… Çevresi, dostlarıdır aslında ondan bahseden… Akıp giden hayat içinde mutlu ve hoş olan anları çoğaltmaya çabalıyorum. Geçip giden tüm oyalanmalardan keyif almaya çalışıyorum. Kendi yolumda ve çizgimde cümleler kurmaya çalışıyorum. Sevgiyle, aşkla inandıklarıma sarılıyorum sıkı sıkıya…
AYÇA BİNGÖL: İnsanın kendisinden bahsetmesi o kadar zor ki… Çevresi, dostlarıdır aslında ondan bahseden… Akıp giden hayat içinde mutlu ve hoş olan anları çoğaltmaya çabalıyorum. Geçip giden tüm oyalanmalardan keyif almaya çalışıyorum. Kendi yolumda ve çizgimde cümleler kurmaya çalışıyorum. Sevgiyle, aşkla inandıklarıma sarılıyorum sıkı sıkıya…
H.C.— Tiyatroya nasıl başladınız?
A. B.: İlkokulda Enis Fosforoğlu tiyatrosunda ilk kez profesyonel oldum, çocuk oyuncu olarak. Girdi kanıma tiyatro. Lisede hep tiyatro çalışmaları içinde bulundum. Fakat mezun olduktan sonra İTÜ Kimya Fakültesi’ni kazandım. Hiç istemeyerek, mutsuz mutsuz okula devam ettim bir sene. 18-19 yaşının getirdiği cesaretle okulu bırakıp İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın sınavına girdim ve kazandım. Aşk, inanç varsa başarı size geliyor.1996 yılında henüz öğrenciyken Dormen Tiyatrosu’nda çalışmaya başladım, ta ki 2001 yılında tiyatro kapanan dek.
A. B.: İlkokulda Enis Fosforoğlu tiyatrosunda ilk kez profesyonel oldum, çocuk oyuncu olarak. Girdi kanıma tiyatro. Lisede hep tiyatro çalışmaları içinde bulundum. Fakat mezun olduktan sonra İTÜ Kimya Fakültesi’ni kazandım. Hiç istemeyerek, mutsuz mutsuz okula devam ettim bir sene. 18-19 yaşının getirdiği cesaretle okulu bırakıp İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın sınavına girdim ve kazandım. Aşk, inanç varsa başarı size geliyor.1996 yılında henüz öğrenciyken Dormen Tiyatrosu’nda çalışmaya başladım, ta ki 2001 yılında tiyatro kapanan dek.
H.C.— Tiyatro geçmişinize baktığımızda birçok usta oyuncu ile aynı sahneyi paylaştığınızı görüyoruz. Bunun sizin için olumlu yönleri olmalı. Nelerdir onlar?
A. B.: Oyunculuk sanatı hiç bitmeyen bir süreç… Ömrün sonuna dek… Usta oyuncularla aynı sahneyi paylaşmak çok değerli bir tecrübe. Her gün aynı sahnede, kanlı, canlı onlardan bir şeyler öğrenmek ve öğretmek ( beklide hiç farkında bile olmadan)… Çok organik bir durum bu, yaşayan… Usta oyuncuların tecrübelerine saygım sonsuz ama hiçbir zaman onların karşısında oyuncu olarak ezildiğimi hissetmedim. Tiyatro ahlakı ve kulis adabını en çok onlardan öğrendim.
A. B.: Oyunculuk sanatı hiç bitmeyen bir süreç… Ömrün sonuna dek… Usta oyuncularla aynı sahneyi paylaşmak çok değerli bir tecrübe. Her gün aynı sahnede, kanlı, canlı onlardan bir şeyler öğrenmek ve öğretmek ( beklide hiç farkında bile olmadan)… Çok organik bir durum bu, yaşayan… Usta oyuncuların tecrübelerine saygım sonsuz ama hiçbir zaman onların karşısında oyuncu olarak ezildiğimi hissetmedim. Tiyatro ahlakı ve kulis adabını en çok onlardan öğrendim.
H.C.— Sizi “Bana Bir Picasso Gerek” adlı oyunda Bayan Fischer rolüyle izledik. Canlandırdığınız bu karakter hakkında ne düşünüyorsunuz?
A. B.: Bir kadın oyuncunun hayatı boyunca karşısına çıkabilecek en iyi rollerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan çok şanslıyım. Korkunç derinlikleri, katmanları olan bir rol. Sahne üzerinde tüm enstrümanlarınızı geniş skalalarda kullanmanıza olanak sağlıyor. Tıpkı bir soğan gibi; tüm oyun boyunca tek tek açılıyor kabukları. Değişimi, dönüşümü, renkleri oldukça fazla bir rol. Bütün bu özellikleri keşfedip, başarıyla uygulayabilirseniz bir oyuncuyu alıp uçurabilecek denli güçlü.
A. B.: Bir kadın oyuncunun hayatı boyunca karşısına çıkabilecek en iyi rollerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan çok şanslıyım. Korkunç derinlikleri, katmanları olan bir rol. Sahne üzerinde tüm enstrümanlarınızı geniş skalalarda kullanmanıza olanak sağlıyor. Tıpkı bir soğan gibi; tüm oyun boyunca tek tek açılıyor kabukları. Değişimi, dönüşümü, renkleri oldukça fazla bir rol. Bütün bu özellikleri keşfedip, başarıyla uygulayabilirseniz bir oyuncuyu alıp uçurabilecek denli güçlü.
H.C.— Ben sizi hayranlıkla izledim açıkçası. Bu role nasıl hazırlandığınızı bizimle paylaşır mısınız?
A. B.: Yönetmenimiz Arif Akaya döneme, Picasso’ya ve resme dair tonlarca doküman paylaştı bizimle. Kitaplar, görseller v.s… Tüm okuduklarım ve izlediklerim ( 4-5 ay içinde) bana rolle ilgili yoğun derinlikler kattı. Sahne provaları sırasında tüm bu etmenleri içselleştirmeye çalıştım ve önemlisi kendimi serbest bırakmaya çabalayarak, güdülerimle rolü yaşamaya çalıştım.
A. B.: Yönetmenimiz Arif Akaya döneme, Picasso’ya ve resme dair tonlarca doküman paylaştı bizimle. Kitaplar, görseller v.s… Tüm okuduklarım ve izlediklerim ( 4-5 ay içinde) bana rolle ilgili yoğun derinlikler kattı. Sahne provaları sırasında tüm bu etmenleri içselleştirmeye çalıştım ve önemlisi kendimi serbest bırakmaya çabalayarak, güdülerimle rolü yaşamaya çalıştım.
H.C.— Sezai Altekin gibi deneyimli bir oyuncu ile oynamak nasıl bir duygu?
A. B.: Sezai Altekin gibi bir insanı tanımak her şeyden önemli benim için. Oyunculuğu, ustalığı tartışılmaz, fakat benim için en önemlisi böylesi güzel bir insanı hayatıma katmış olması bu projenin. Umarım bundan sonra tekrar birlikte sahneyi paylaşma şansımız olur. Sahnede göz göze, soluk soluğa bir senfoni çalmak gibi Sezai ile karşılıklı oynamak.
A. B.: Sezai Altekin gibi bir insanı tanımak her şeyden önemli benim için. Oyunculuğu, ustalığı tartışılmaz, fakat benim için en önemlisi böylesi güzel bir insanı hayatıma katmış olması bu projenin. Umarım bundan sonra tekrar birlikte sahneyi paylaşma şansımız olur. Sahnede göz göze, soluk soluğa bir senfoni çalmak gibi Sezai ile karşılıklı oynamak.
H.C.— Bayan Fischer rolüyle üç kez En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldınız. Bu ödüller sizin için ne anlam ifade ediyor?
A. B.: Keyif, sevinç, gurur, mutluluk… Bir tür sorumluluk kendime karşı. Kendimle yeni bir yarışa giriyorum şimdi daha iyisini yapabilmek için. Ayrıca bu ödüller on üç yıllık tiyatro yaşamımda bir dönüm noktası oldu.
A. B.: Keyif, sevinç, gurur, mutluluk… Bir tür sorumluluk kendime karşı. Kendimle yeni bir yarışa giriyorum şimdi daha iyisini yapabilmek için. Ayrıca bu ödüller on üç yıllık tiyatro yaşamımda bir dönüm noktası oldu.
H.C.— Sizi çok fazla film ve dizide görmedik ama sesiniz birçok karaktere can verdiğini biliyoruz. Dublajın sizin hayatınızda ki yeri nedir acaba?
A. B.: Konservatuvar yıllarında öğrenci harçlığımı çıkartmak için başlamıştım dublaja. Uzun yıllar yerli dizlerde neredeyse tüm başrolleri konuşur hale geldim. Daha sonra sinema filmleri ve animasyonlar geldi. Şu sıralar daha çok reklam dublajı yapıyorum. İtiraf etmeliyim ki en keyif aldığım süreç animasyon dublajları, çünkü çok eğlenceli.
A. B.: Konservatuvar yıllarında öğrenci harçlığımı çıkartmak için başlamıştım dublaja. Uzun yıllar yerli dizlerde neredeyse tüm başrolleri konuşur hale geldim. Daha sonra sinema filmleri ve animasyonlar geldi. Şu sıralar daha çok reklam dublajı yapıyorum. İtiraf etmeliyim ki en keyif aldığım süreç animasyon dublajları, çünkü çok eğlenceli.
H.C.— Sizin gibi başarılı olmak isteyen genç oyunculara tavsiyeleriniz nelerdir? A. B.: Öncelikle beni başarılı oyuncular kategorisinde adlandırdığınız için teşekkür ederim. Oyunculuk tüm yaşam boyu süren, aşkla, inançla ve eğlenerek yapılası bir serüven. Genç oyuncular, vizyonlarını genişletmek için çabalamalılar en çok. Dünyadan haberdar olmaları, en önemlisi insan gibi insan olmaları ve her şeye rağmen yüreklerinin peşinden gitmeleri gerekli.
H.C.— Gelecek projeleriniz nelerdir, paylaşır mısınız?
A. B.: “Bana Bir Picasso Gerek”i oynamaya devam ederken aynı zamanda Tiyatro Stüdyosu’nda “Nehrin Solgun Yüzü” adlı oyunu oynamaktayım. Önümüzdeki sezon için iki yeni proje var; biri tiyatro festivaline.
A. B.: “Bana Bir Picasso Gerek”i oynamaya devam ederken aynı zamanda Tiyatro Stüdyosu’nda “Nehrin Solgun Yüzü” adlı oyunu oynamaktayım. Önümüzdeki sezon için iki yeni proje var; biri tiyatro festivaline.
Kaynak:herkesetiyatro.com, hürriyet
Öyle Bir Geçer Zaman Ki Ayça Bingöl - 1
Ayça Bingöl 1975 yılında İstanbul’da doğdu. 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünden mezun oldu. 1996 yılında Dormen Tiyatrosu'nda profesyonel oyunculuğa başladı. 1998 - 2000 yılları arasında da konuk oyuncu olarak Tiyatro Fora`da oynadı. Reklam filmleri, sinema ve dizilerde oynadı ve seslendirme sanatçılığı yaptı. Yeditepe Oyuncuları kadrosunda bulundu. 2007/2008 sezonunda "Bana Bir Picasso Gerek" adlı oyun ile Duru Tiyatro topluluğuna katılmıştır.
Bu dönem içinde rol aldığı tiyatro oyunları Şölen, Nehrin Solgun Yüzü, Bana Bir Picasso Gerek, Paramparça, Tıpkı Sen Tıpkı Ben, Klakson, Borazan ve Bırtlar, Bugün Git Yarın Gel, Yukarıda Biri mi Var, Zafer Madalyası ve Olacak Şey Değil oyunlarını sergiledi.
"Öyle Bir Geçer Zaman ki"deki Cemile performansıyla adından söz ettiren Ayça Bingöl gerçek hayatta evli ve eşi Ali Gökmen Altuğ askerden döndü. Ali Altuğ da bir tiyatro sanatçısı ve eşinin performansını beğendiğini ifade etmiş. Milliyet Cadde'nin haberine göre, Ali Altuğ, askerdeyken eşinin dizisini hiç kaçırmadığını "Oyunculuğunu çok beğeniyorum. En büyük hayranı benim." şeklinde ifade kullanmış.
Salih Zenginin 9.10.2010 tarihinde Ayça Bingöl ile zaman gazetesinde yaptığı söyleşiden çarpıcı bölümler:
Oyunculuk geçmişinizden önce kimyager olma durumu var hayatınızda. Oyunculuk kimyası daha mı ağır bastı? Aslında henüz İTÜ Kimya'da okuyordum konservatuvar sınavlarına girerken. Tiyatro bölümünü kazanınca da bıraktım hemen. 19 yaşımda hayatımın en doğru kararını vermiş olmak beni hâlâ çok gururlandırır. Tek isteğim, sevdiğim ve mutlu olacağım işi yapmaktı.
Siz aynı zamanda seslendirme yapan bir oyuncusunuz. Oyuncuyu seslendirmek mi daha cazip geliyor size, yoksa kendi sesinizin oyuncusu olmak mı?
Seslendirme yaparken de oyunculuğumdan besleniyorum elbette. Görsel ve ses olarak aldığım duyguya kendi algımı ve duygumu koyuyorum.
Hangi tarz filmlerin dublajlarını yapmaktan keyif alıyorsunuz? Bugüne kadar seslendirmekten en hoşnut olduğunuz oyuncu kim oldu?
Animasyon filmler benim en çok keyifle yaptığım işlerdir. Ice Age'deki Ellie ve Madagaskar'daki Gloria en sevdiklerim. Yüzüklerin Efendisi'ndeki Arwen-Liv Tyler'ı da unutmayayım.
Samanyolu dizisinde de acılarla yoğrulmuş bir kadını, Evsed'i canlandırdınız. Şimdi ise 'Öyle Bir Geçer Zaman Ki'de de yine acının tarif ettiği bir kadını, Cemile'yi oynuyorsunuz. Bu tarz rolleri oynamak nasıl bir duygu? Sonrasında içinizde kalan tortu ne?
Evsed ve Cemile'yi birbirlerine benzetmiyorum. Evsed'in yapacak hiçbir şeyi yoktu. Yalanlar üzerine kurulmuş bir hayat yaşıyordu. İnisiyatifi eline alacağı bir koşulu yoktu. Cemile, dürüst ve yalansız bir hayat yaşıyor. Kendi gücünün de farkında. Şu anda mutsuz bir hayatı var ama mücadele edecek gücü de var. Oynadığım hiçbir rolün duygusal tortusunu içimde bırakmam. Bu sağlıksız bir durum.

Kendinizi şen şakrak birisi olarak tanımlamanız yanında eşdeğer derecede depresif de görüyorsunuz. Nasıl bir ruh hali bu? Dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Sosyal ortamlarda gayet eğlenceli bir tipimdir. Arkadaşlarımla zaman geçirirken kahkahalarım hiç eksik olmaz. Yaşam enerjim yüksektir. Ama elbette kötü günlerim, umutsuzluklarım ve hayal kırıklıklarım da oluyor. Özellikle böyle dönemlerde karamsarlığım ağır basar. Bazen depresif görünmem belki bu yüzdendir.
Canlandırdığınız onca rol arasında sizin için kavşak noktası olabilecek işler hangileri?
Arif Akkaya'nın sahneye koyduğu 'Bana Bir Picasso Gerek' adlı oyun, benim için gerçekten bir dönüm noktası oldu tiyatroda. Ekranlarda ise sanıyorum Öyle Bir Geçer Zaman Ki. En önemlisi, oyunculuk anlamında çok sayıda insanın beni tanımasını sağladı.
'Öyle Bir Geçer Zaman Ki' dizisinden gelen teklifi kabul etmenizdeki en temel duygu ne idi? Sizi ne çekti?
Senaryodaki gerçeklik duygusu. Cemile rolü oyuncuya fazlasıyla imkân tanıyan bir yapıya sahip, iştahımı kabarttı diyelim.
O dönemlerde yaşamak gibi bir düşünce geçti mi içinizden?
Evet geçti. Özellikle şehirdeki kaostan çok sıkıldığım zamanlarda...
Çekimlerde sizi zorlayan durumlar neler oldu?
Temmuz ayında başlamıştık biz çekimlere. İnanılmaz sıcaklar oldu ve en çok zorlandığım günler o zamanlardı. Çok fazla ayrıntı veremeyeceğim bir sahne çektik altıncı bölümde (henüz yayınlanmadığı için), hayatımda beni duygusal ve fiziksel olarak çok etkiledi.
Cemile, aileyi parçalanmaktan korumaya çalışan, mücadeleci, dürüst, dört çocuğu için her şeyi yapabilecek, çok fedakâr bir anne rolünde. Yaşanan dramı sevgisiyle kapatmaya çalışıyor. Bu güçlü kadın rolü belki o güne mahsus bir özellik. Böyle cesur bir annelik ve kadınlık günümüzde var mı sizce?
Cemile'nin gücü, kadının gücüdür. Böyle kadınlar eskiden de vardı, şimdi de var. Mücadele kadının ruhunda vardır ve zamansızdır. Ben kadının bu gücünü, doğurganlığından aldığını düşünüyorum.
Böyle bir dramı gerçekte siz yaşamış olsaydınız ne yapardınız?
Bilmiyorum... Bilemem. Bu soru bana çok soruluyor ve ben hep aynı cevabı veriyorum. Başıma gelmeden vereceğim her cevap bir fantezi olur.
Anladığımız kadarıyla dizinin hikâyesi yavaş yavaş bugüne doğru evrilecek. Cemile de bu değişimden nasibini alacak mı? Tavırları, duruşu, olaylara bakışı günümüz kadınlarıyla paralellik arz edecek mi?
Zaman geçtikçe, tüm yaşananlar doğrultusunda Cemile elbette değişecektir. Tıpkı yaşamdaki gibi, değişip dönüşemezsek büyüyemeyiz. Ayrıca senaryoda ne zaman günümüze geleceğiz bilmiyorum. Yaşlanmış Cemile'yi ben de merak ediyorum.
Yaşanan bu kırgınlığa rağmen Cemile kocasına sahip çıkacak mı? Bu neye bağlı? Kocasının değiştiğini görmesine mi, yoksa çocukların ihtiyacına mı?
Cemile'nin ailesi her şeyi. Carolin'e rağmen kocasına 'eve dön' dedi. Affetmeye hazırdı ama son gelişen olaylar dönülmez bir yola soktu Cemile'yi. İlerleyen zamanlarda, kendini keşfettikten, ayağa kalktıktan sonra Ali değişse bile affeder mi bilmiyorum.
O dönemin temiz aşkları ve sevgileri artık bu kadar yoğun yaşanmıyor. Bugüne o günden bakınca kaybettiğimiz ne var? İzleyicinin kazanacağı duygular neler, nelere işaret ediyor 'Öyle Bir Geçer Zaman Ki'?
İlişkilerdeki saflığı ve sadeliği kaybettik sanırım. Her şey o kadar hızlı tüketiliyor ki. Bireyselleşmek, en büyük handikabımız oldu. Sadece kendimizi ve menfaatlerimizi düşünür olduk. Başkaları için çaba göstermenin aslında bizi de mutlu edebileceğini görecek belki seyirci, umutlanacak hayata dair. Mücadele ve umut.
Kaynak: Vikipedi, Zaman Gazetesi, Hürriyet Kelebek, Haberler.com
6-12 Haziran Dizi Fragmanları
Muhteşem Yüzyıl 22.Bölüm fragmanı-1
Muhteşem Yüzyıl 22.Bölüm fragmanı-2
fatmagülün suçu ne 38.Bölüm Fragmanı
Arka Sokaklar 207. Bölüm fragmanı
Canım Babam 3.Bölüm fragmanı
Muhteşem Yüzyıl 22.Bölüm fragmanı-2
fatmagülün suçu ne 38.Bölüm Fragmanı
Arka Sokaklar 207. Bölüm fragmanı
Canım Babam 3.Bölüm fragmanı
Aşk-ı Memnu
Halid Ziya Uşaklıgil’in romanından uyarlanmış olup Bihter ve Behlül arasındaki yasak aşkı (aşk-ı memnu) anlatan bir dizidir. Dul bir kadın olan Firdevs hanımın Peyker ve Bihter adında iki kızı vardır. Büyük olan kızı Peyker Nihat adlı bir adamla evlidir. Adnan bey Firdevs hanımın kızı Bihter’den hoşlanmaktadır ve evlenmek ister. Adnan bey varlıklı ve asil bir aileden gelmekte olup iki çocuk sahibi olgun bir adamdır. Firdevs hanım Adnan beye gizliden ilgi duymaktadır. Fakat yinede kızını Adnan beye verir. Annesi bu evliliği hiç kaldıramaz. Bihter ve Adnan beyin evlilikleri gayet düzgün gitmektedir. Adnan bey kızı Nihal’i amcasının oğlu Behlül ile evlendirmek ister. Fakat çapkın bir genç olan Behlül Firdevs hanımın kızı Peyker’i sevmektedir.
Behlül amcasının hanımı Bihter’e de ilgi duymaktadır. Ve bir gün Bihter Behlül’ün odasına girer. Behlül Bihter’le biraz konuşmak ister. Bihter’e onu sevdiğini söyler. Bihter ise onu piknikte Peyker’i öperken görmüştür. Bu nedenle genç adama fazla inanmaz. Fakat bir süre sonra Behlül’ün yalanlarına aldanır ve onunla birlikte olur. Behlül ve Bihter’in mektupları Nihal tarafından görülür. Nihal bu olaya inanamaz çünkü Behlül ile evlenmeyi düşünmektedir. Nihal’in tam mutluluğu düşündüğü bir sırada bu olayı öğrenmesi hayatını yıkmıştır. Adnan Beyin bu olayı öğrenmesiyle her şey değişir.Nihal üvey annesi Bihter’in bu gizli olayını öğrenir ve üzüntüsünden hastalanır. Sonunda Adnan Bey’de durumu öğrenir. Karısı Bihter’in yanına gider. Fakat karısı odayı açmaz. Çünkü kocasının durumu öğrendiğini anlar ve bir tabancayla intihar eder.
Karakterler:
Bihter: Düzgün bir fiziğe sahip, çok güzel, erkekleri kolayca elde edebilen cazibeli bir kadındır. Annesine karşı kin beslemektedir. (Müjde Ar, Beren Saat)
Adnan Bey: Bihter’in kocasıdır. Orta yaşlı, varlıklı, iki çocuk babası, asil bir ailenin tek çocuğudur. (Şükran Güngör, Selçuk Yöntem)
Nihal: Adnan Bey’in kızı. Zeki, güzel ve çalışkan bir kişiliğe sahiptir. Behlül’e ilgi duymaktadır. Annesinin ölümü onu derinden etkilemiştir. (Itır Esen, Hazal Kaya)
Behlül: Adnan Bey’in yeğenidir. Kadınlara karşı özel bir ilgisi vardır. Bu onda bir zaafiyet haline gelmiştir. (Salih Güney, Kıvanç Tatlıtuğ)
Firdevs: Neriman Köksal, Nebahat Çeğre
Peyker: Suna Keskin, Nur Fettahoğlu
Meryem Uzerli ve Nur Fettahoğlu ile Söyleşi

Show TV'nin reyting rekorları kıran dizisi Muhteşem Yüzyıl'ın iki güzel yıldızı Meryem Uzerli ile Nur Fettahoğlu AKŞAM Life için bir araya geldi ve Öznur Kaymak tarafından yapılan röportaj aşağıdadır:
Meryem Uzerli, Selma Ergeç, Nur Fettahoğlu, Saadet Işıl Aksoy gibi ekranların birçok güzel yıldızı aynı dizide. Dizinin kadın oyuncuları arasında sette nasıl bir diyalog var?
Meryem Uzerli: Hepimiz çok iyi anlaşıyoruz ve bu durum beni çok mutlu ediyor. Çünkü içinde bulunduğumuz atmosfer ve uyum bize sunulmuş bir lütuf. Böylece işine odaklanabiliyor ve her sabah sevinçle uyanabiliyorsun. Biz birbirimizi çok destekliyoruz.
Nur Fettahoğlu: Eğlenceli, sıcak, samimi ve paylaşımcı bir diyaloğumuz var. Nasıl olmasın? Bir harem dolusu kadınız ve çok eğleniyoruz.
Meryem Uzerli: Hepimiz çok iyi anlaşıyoruz ve bu durum beni çok mutlu ediyor. Çünkü içinde bulunduğumuz atmosfer ve uyum bize sunulmuş bir lütuf. Böylece işine odaklanabiliyor ve her sabah sevinçle uyanabiliyorsun. Biz birbirimizi çok destekliyoruz.
Nur Fettahoğlu: Eğlenceli, sıcak, samimi ve paylaşımcı bir diyaloğumuz var. Nasıl olmasın? Bir harem dolusu kadınız ve çok eğleniyoruz.

M. U: Aslında herkesle çok iyi anlaşıyorum ve hepsinin farklı yönlerini seviyorum. Hepimiz farklıyız ama hepimizin ortak bir noktası var: İşimizi çok seviyoruz.
N. F: Kalabalık bir setimiz var ve sette tabii ki bir sürü kadın var. Buna rağmen kısa sürede ailegibi olmayı başardık. Kamera arkasında birbirini seven ve destekleyen bir ekibiz.
SÜLEYMAN'IN DUYGULARI SIRA DIŞI
Hürrem ve Sultan Süleyman arasındaki aşka siz nasıl bakıyorsunuz? O dönemde yaşanan aşklar ve kadına bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
N. F: Sonuçta o döneme ve özellikle hareme dair elimizdeki veriler kısıtlı. Hürrem ile Sultan Süleyman'ın aşkını çoğunlukla rivayetler üzerinden anlamaya çalışıyoruz. Ama neticede Süleyman'ı bu kadar yönlendirebilmesi sıra dışı duyguların göstergesi... Bir gerçek var ki, kadının elinde bugünküne oranla çok daha az güç var.
M.U: Onların aşkı her derin ve gerçek aşk gibi, uzun bir sürede oluşmuştur. Büyük aşklar bir günden öbür güne oluşmaz. Birkaç yüzyıl evvel farklı kurallar hakim olmuş olabilir ama gerçek aşk zaman sınırı tanımaz. Bence Hürrem ve Süleyman arasındaki aşk büyük bir yolculuk yaptı. Çok yaş döküldü ve korkular yaşandı. Ama sonuçta cesaret ve aşk kazandı.
Hürrem ve Sultan Süleyman arasındaki aşka siz nasıl bakıyorsunuz? O dönemde yaşanan aşklar ve kadına bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
N. F: Sonuçta o döneme ve özellikle hareme dair elimizdeki veriler kısıtlı. Hürrem ile Sultan Süleyman'ın aşkını çoğunlukla rivayetler üzerinden anlamaya çalışıyoruz. Ama neticede Süleyman'ı bu kadar yönlendirebilmesi sıra dışı duyguların göstergesi... Bir gerçek var ki, kadının elinde bugünküne oranla çok daha az güç var.
M.U: Onların aşkı her derin ve gerçek aşk gibi, uzun bir sürede oluşmuştur. Büyük aşklar bir günden öbür güne oluşmaz. Birkaç yüzyıl evvel farklı kurallar hakim olmuş olabilir ama gerçek aşk zaman sınırı tanımaz. Bence Hürrem ve Süleyman arasındaki aşk büyük bir yolculuk yaptı. Çok yaş döküldü ve korkular yaşandı. Ama sonuçta cesaret ve aşk kazandı.
Mahidevran'a benzeyen veya 'Benimle hiç alakası yok' dediğiniz yönler var mı?
N. F: Mahidevran, duygularını bastıramayan bir karakter. Öfkesi, siniri onu çıkılmaz yollara sokabiliyor. Bir anda gözü kararıp her şeyi yakabilecek duruma geliyor. Şimdi biraz sakinleşti ama Hürrem'i zehirlemeye çalışacak kadar kontrolünü kaybettiği zamanlar da oldu. Ben aslında bir kadın olarak Mahidevran'ı anlıyorum ama 'Aynı durumda aynı kararları verir miydin?' diye sorarsanız, cevabım 'Tabii ki hayır' olur. Yine de yaşadığımız dönemden o döneme dair fikir yürütmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Orada kadınlar için çok ciddi bir hayatta kalma mücadelesi var. Şehzade yoksa kadının da bir vasfı yok bile denilebilir.
N. F: Mahidevran, duygularını bastıramayan bir karakter. Öfkesi, siniri onu çıkılmaz yollara sokabiliyor. Bir anda gözü kararıp her şeyi yakabilecek duruma geliyor. Şimdi biraz sakinleşti ama Hürrem'i zehirlemeye çalışacak kadar kontrolünü kaybettiği zamanlar da oldu. Ben aslında bir kadın olarak Mahidevran'ı anlıyorum ama 'Aynı durumda aynı kararları verir miydin?' diye sorarsanız, cevabım 'Tabii ki hayır' olur. Yine de yaşadığımız dönemden o döneme dair fikir yürütmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Orada kadınlar için çok ciddi bir hayatta kalma mücadelesi var. Şehzade yoksa kadının da bir vasfı yok bile denilebilir.
Peki sizin Hürrem Sultan'a benzeyen yönleriniz var mı?
M. U: Ben aklıma bir hedef koyarsam elde edene kadar uğraşırım. Aklıma bir şey koyduysam, onu oradan çıkarmak çok zor olur. Belki bu yönümüz benziyordur. Ama ben asla bir şeyleri elde etmek için başkalarına zarar vermem. İşte bu bizim aramızdaki fark. Benim bu devirde yaşama lüksüm ve seçme hakkım var. Hürrem'in yoktu.
M. U: Ben aklıma bir hedef koyarsam elde edene kadar uğraşırım. Aklıma bir şey koyduysam, onu oradan çıkarmak çok zor olur. Belki bu yönümüz benziyordur. Ama ben asla bir şeyleri elde etmek için başkalarına zarar vermem. İşte bu bizim aramızdaki fark. Benim bu devirde yaşama lüksüm ve seçme hakkım var. Hürrem'in yoktu.
MAHİDEVRAN GELİŞİNE VURUYOR!
Bir röportajınızda Mahidevran Sultan, Hürrem'in yanında çok saf, naif kalıyor demiştiniz. Neden böyle düşünüyorsunuz?
N.F: Mahidevran, başına gelenin şaşkınlığıyla zaman zaman kontrolünü kaybetse de, Hürrem'e kıyasla çoğunlukla naif kalan planlarla tutunmaya çalışıyor. Hürrem ise adım adım yükseliyor, doğru hamleleri yapıyor. En azından içinde bulunduğum yapımda bu şekilde işleniyor. Mahidevran'ınki temel bir savunma içgüdüsü, elindekileri kaybetmenin, gözdelikten düşmenin, sevdiğini yitirmenin verdiği çaresizlikle gelişine vuruyor. Haklı olduğuna inancı o kadar tam ki, sorgulamıyor yaptıklarını.
Bir röportajınızda Mahidevran Sultan, Hürrem'in yanında çok saf, naif kalıyor demiştiniz. Neden böyle düşünüyorsunuz?
N.F: Mahidevran, başına gelenin şaşkınlığıyla zaman zaman kontrolünü kaybetse de, Hürrem'e kıyasla çoğunlukla naif kalan planlarla tutunmaya çalışıyor. Hürrem ise adım adım yükseliyor, doğru hamleleri yapıyor. En azından içinde bulunduğum yapımda bu şekilde işleniyor. Mahidevran'ınki temel bir savunma içgüdüsü, elindekileri kaybetmenin, gözdelikten düşmenin, sevdiğini yitirmenin verdiği çaresizlikle gelişine vuruyor. Haklı olduğuna inancı o kadar tam ki, sorgulamıyor yaptıklarını.
Siz ne düşünüyorsunuz Mahidevran'ın tutumuyla ilgili?
M.U: Bence insanlar panik, korku ve acı gibi istisnai durumlarda yani bir 'duygusal savaşın' içinde olunca tez canlı davranabiliyorlar. Tabii ki bu davranış çok düşüncesiz olabilir ama sonuçta biz sadece insanız. Mahidevran her insan gibi davranıyor bence. Herkes hayatını ve aşkını korumaya çalışıyor. Duygusal sıkıntının içinde bulunan insanlar rasyonel kararlar vermeyebilirler.
M.U: Bence insanlar panik, korku ve acı gibi istisnai durumlarda yani bir 'duygusal savaşın' içinde olunca tez canlı davranabiliyorlar. Tabii ki bu davranış çok düşüncesiz olabilir ama sonuçta biz sadece insanız. Mahidevran her insan gibi davranıyor bence. Herkes hayatını ve aşkını korumaya çalışıyor. Duygusal sıkıntının içinde bulunan insanlar rasyonel kararlar vermeyebilirler.
TEK BAŞIMA YÜRÜYÜŞ YAPMAYI ÖZLEDİM
Aniden Türkiye'nin en çok konuşulan ismi oldunuz. Bu kadar ilgi bekliyor muydunuz?
Hayır. Bunu kesinlikle beklemezdim. Herkesin bana iyi davranmasından dolayı onlara minnettarım. Yaptığım işin insanların hoşuna gitmesi beni çok mutlu ediyor.
Aniden Türkiye'nin en çok konuşulan ismi oldunuz. Bu kadar ilgi bekliyor muydunuz?
Hayır. Bunu kesinlikle beklemezdim. Herkesin bana iyi davranmasından dolayı onlara minnettarım. Yaptığım işin insanların hoşuna gitmesi beni çok mutlu ediyor.

Almanya'daki yaşantınıza baktığınızda en çok neyi özlediniz?
Bazen ansızın koşmayı özlüyorum ya da tek başıma basit bir yürüyüş yapmayı. Bu İstanbul'da zaten mümkün değil, çünkü bu büyük şehri bilmiyorum. Ailemi ve arkadaşlarımı çok özlüyorum... Almanya'da daha başka diyaloglar kurabiliyorum. Türkçem çok iyi olmadığı için istediğim gibi konuşamıyorum ve bu benim için hiç kolay olmuyor.
Bazen ansızın koşmayı özlüyorum ya da tek başıma basit bir yürüyüş yapmayı. Bu İstanbul'da zaten mümkün değil, çünkü bu büyük şehri bilmiyorum. Ailemi ve arkadaşlarımı çok özlüyorum... Almanya'da daha başka diyaloglar kurabiliyorum. Türkçem çok iyi olmadığı için istediğim gibi konuşamıyorum ve bu benim için hiç kolay olmuyor.
İleride İstanbul'da yaşamaya devam etmeyi ve başka projelerde yer almayı düşünür müsünüz?
Şu an Muhteşem Yüzyıl'ın bir parçası olmaktan mutluluk duyuyorum. Zamanın ne getireceğini hep beraber göreceğiz.
Şu an Muhteşem Yüzyıl'ın bir parçası olmaktan mutluluk duyuyorum. Zamanın ne getireceğini hep beraber göreceğiz.
GÜZEL OLDUĞUMUN FARKINDAYIM
Son olarak Gişe Memuru filmiyle beyazperdedesiniz. Oyunculuktaki hedefleriniz neler?
Gişe Memuru ile psikolojik çözümlemeleri bol bir festival filmi deneyimim, Kurtlar Vadisi ile aksiyon dolu bir fenomenin içerisinde yer alma fırsatım oldu. Bundan sonra; tiyatro, tiyatro ve tiyatro... Dizi ve sinema oyunculuğunun yanında mutlaka olmasını istiyorum.
Son olarak Gişe Memuru filmiyle beyazperdedesiniz. Oyunculuktaki hedefleriniz neler?
Gişe Memuru ile psikolojik çözümlemeleri bol bir festival filmi deneyimim, Kurtlar Vadisi ile aksiyon dolu bir fenomenin içerisinde yer alma fırsatım oldu. Bundan sonra; tiyatro, tiyatro ve tiyatro... Dizi ve sinema oyunculuğunun yanında mutlaka olmasını istiyorum.
Dizi dışında özel hayatınızla ilgili soruların hiçbirine yanıt vermiyorsunuz. Bunun sebebi nedir? Kendinizi koruma içgüdüsü mü?
Ünlü olunca özel hayat kamusallaşıyor ne yazık ki. Özel hayatınızı ne kadar ön plana çıkarsanız, sizi kullanarak prim yapmaya çalışanların da eli güçleniyor. Ben kişisel hayatımla kamuoyunu meşgul etmek istemem. İşimi yapıp işim üzerinden bilinmekse derdim, özel hayatımdan neden bahsedeyim? Bir istisnam var, hayran sorularına cevap vermekten keyif alıyorum.
Ünlü olunca özel hayat kamusallaşıyor ne yazık ki. Özel hayatınızı ne kadar ön plana çıkarsanız, sizi kullanarak prim yapmaya çalışanların da eli güçleniyor. Ben kişisel hayatımla kamuoyunu meşgul etmek istemem. İşimi yapıp işim üzerinden bilinmekse derdim, özel hayatımdan neden bahsedeyim? Bir istisnam var, hayran sorularına cevap vermekten keyif alıyorum.
Hayranlarınız giderek artıyor ve sanal alemde güzelliğinizle ilgili birçok yorum var. Siz kendinizi güzel buluyor musunuz? Benim rahat-şık bir tarzım var. Feminenlik, sadelikle rahatlığı dengelemeye çalışıyorum. Tabii ki herkesin kusurları vardır, benim de var. Fakat kendimi güzel buluyorum. Buna rağmen güzelliğin her şey olmadığının farkındayım.
TARİH SADECE KAZANANLARI YAZAR
Hürrem, haremde hayatta kalmanın kurallarını biliyor. Kölelikten hasekiliğe zekası ve manevralarıyla geliyor. Kendine göre haklı, ancak iktidar için padişahın ilk şehzadesini katletmeye kadar gidiyorsa, haklılıktan bahsedemeyeceğimiz bir çizgiye geçmiş demektir. Tarih tamamen haklı olmaya bakmaz, kazananların hikayelerini yazar. Ne kadar haklı olsanız da sonunda kaybediyorsanız, genellikle bir manası kalmaz.
Hürrem, haremde hayatta kalmanın kurallarını biliyor. Kölelikten hasekiliğe zekası ve manevralarıyla geliyor. Kendine göre haklı, ancak iktidar için padişahın ilk şehzadesini katletmeye kadar gidiyorsa, haklılıktan bahsedemeyeceğimiz bir çizgiye geçmiş demektir. Tarih tamamen haklı olmaya bakmaz, kazananların hikayelerini yazar. Ne kadar haklı olsanız da sonunda kaybediyorsanız, genellikle bir manası kalmaz.
AYNAYA BAKIP; 'DAHA KÖTÜSÜ DE OLABİLİRDİ' DİYORUM
Kate Winslet, Drew Barrymore gibi çok güzel kadınlarla kıyaslanmam beni onurlandırıyor. Çok teşekkürler. Yaklaşık 28 seneden beri aynaya bakıyorum ve bence gayet normal görünüyorum, daha kötüsü de olabilirdi.
Kate Winslet, Drew Barrymore gibi çok güzel kadınlarla kıyaslanmam beni onurlandırıyor. Çok teşekkürler. Yaklaşık 28 seneden beri aynaya bakıyorum ve bence gayet normal görünüyorum, daha kötüsü de olabilirdi.
Yazı yukarıda belirtilen yerden alıntıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)